11 Şubat 2016 Perşembe

Yedigöller: Sonbahar'ın Sizinle Konuştuğu Yer

   Gezi-Foto bölümümüzün ilk yazısının konusu, eşsiz doğasıyla bize muhteşem bir seyir zevki yaşatan Yedigöller'e yapmış olduğumuz gezi. Bundan sonra bu bölümde yaptığımız gezilerden notları ve fotoğrafları paylaşmaya devam edeceğiz. 2015 Kasımının son haftasında ziyaret ettiğimiz Yedigöller Milli Parkı, sonbaharda gidilip-gezilip-fotoğraf çekilecek yerler arasında ilk sıralarda yer alıyor. En iyi ziyaret tarihleri de Ekim'in son haftası ile Kasım'ın ilk haftası olarak biliniyor. Bu tarihleri geçirecek olursanız (bizim gibi) ağaçlarda pek yaprak kalmadığını göreceksiniz. Ancak zemin ve göllerin üzerinde bir yaprak denizi olacaktır. Bu da size ayrı bir seyir zevki verecek. 

   Yedigöller'e Bolu merkezden Yedigöller tabelalarını takip ederek ulaşabilirsiniz. Biz bu yolu tercih ettik. Sebebi ise, eskiden stabilize olan yolun 2015 Kasım itibari ile asfaltlanmış olması. Ayrıca alternatif olarak Mengen üzerinden de milli parka ulaşım mümkün. Bolu merkezden Yedigöller yaklaşık 45 km, bol virajlı bir yol olduğu için uzun sürebiliyor. Yalnız yol üzerinde haşlanmış mısır ve patates satan teyzeye de uğramanızı ve bu lezzetleri es geçmemenizi tavsiye ediyoruz. 

Yeni yapılan asfalt yol
   Milli parka ulaşmadan Kapankaya seyir terasına uğramayı da ihmal etmeyin. Tabelası biraz küçük ama dikkat ederseniz kaçırmazsınız. Buradan merdivenlerle bir tepeye çıkılıyor ve tepede bulunan gözetleme kulesinden görülen manzara aynen aşağıdaki gibi:

Kapankaya Seyir Terasından Yedigöller manzarası
   Seyir terasından manzaramızı seyredip fotoğraflarımızı da çektikten sonra milli park girişine doğru yolumuza devam ediyoruz. Milli parka giriş ücretli. Giriş kısmında otoparklar mevcut. Rahat rahat gezip bol bol fotoğraf çekmek istiyorsanız, tavsiyemiz; aracınızı girişteki otoparklardan birine park edip geri kalan yolunuza yaya olarak devam etmeniz. Hele bir de bizim gibi sezonunda ve hafta sonu giderseniz müthiş bir araba trafiği ile karşı karşıya kalacağınızdan ötürü en iyisi aracınızı burada bırakıp yola yaya devam etmek. Bundan sonraki yolculuğunuzda muhteşem sonbahar manzaraları sizi bekliyor. Sırasıyla gölleri göreceksiniz. Buradan itibaren bol bol fotoğraf çekmeye başlayın. İşte sizlere birkaç örnek:

İncegöl
İncegöl
Nazlıgöl
   Nazlıgölü geçtikten sonra patika yolu takip ettiğinizde muhteşem bir şelale sizi karşılıyor. Buradan da çok güzel kareler elde edebilirsiniz. Eğer yanınınzda bir ND ya da polarize filtre ve tripod varsa aşağıdaki gibi bir fotoğraf elde edebilirsiniz:

Şelale
   Aşağılara doğru ilerledikçe kalabalığın arttığını görüyorsunuz. Özellikle Büyükgöl ve Deringölün etrafında kamp için çadırını kuranları göreceksiniz. Burada çekeceğiniz fotoğraflar da ilgi çekici olabilir. Yalnız Büyükgölün yanında bulunan yeme-içme tesisi ve etrafında kümelenmiş mangalcılar çok kalabalık bir görüntü oluşturuyor. Bunda haftasonu olmasının ve asfalt yolun etkisi büyük. Ziyaretçi sayısı fazla, muazzam bir kalabalık var. Tam bir kare yakaladım derken kadrajınıza birinin girip fotoğrafı bozması an meselesi. Özellikle tuvalet kuyrukları uzadıkça uzuyor. Bu yüzden daha iyi kareler elde etmek için haftaiçi erken saatler tercih edilirse daha iyi olur.

Deringöl
Büyükgöl
   Sonuç olarak Yedigöller muhteşem doğasıyla özellikle de sonbaharda görülmesi gereken bir yer. Manzara ve doğa fotoğrafçılığına düşkünseniz mutlaka gitmenizi tavsiye diyoruz. Bir dahaki gezi-foto yazımızda görüşmek dileğiyle...

Veda ederken...

3 Şubat 2016 Çarşamba

"Dört Mevsim Ordu" Fotoğraf Yarışması Sonuçları


   Ordu Büyükşehir Belediyesi, ORBEL A.Ş. ve Ordu Fotoğraf Sanatçıları Derneği (OFSAD) tarafından ortaklaşa düzenlenen “Dört Mevsim Ordu” adlı fotoğraf yarışması sonuçlandı. Yarışmada 458 katılımcının 1530 fotoğrafı yarıştı. Birinciye 5000 TL ödül ve 3 günlük Ordu tatilinin verildiği yarışmada kazanan isimler ve fotoğrafları şöyle:

BİRİNCİ - Emre BOSTANOĞLU
İKİNCİ - Gökhan KIRCA
ÜÇÜNCÜ - Cevdet GÜNDÜZ
KIŞ JURİ ÖZEL ÖDÜLÜ - Yılmaz DEMİR
İLKBAHAR JURİ ÖZEL ÖDÜLÜ - Erhan AYDIN
YAZ JURİ ÖZEL ÖDÜLÜ - Erdoğan DEĞERLİ
SONBAHAR JURİ ÖZEL ÖDÜLÜ - Özlem CÖMERT



2 Şubat 2016 Salı

HDR için yeni bir soluk: Emrah Nihat Erel

Emrah Nihat Erel
   Blogumuzun değerli takipçileri, bu hafta yeni bir bölümle karşınıza çıkıyoruz: Röportaj. Bundan sonra bu kısımda fotoğrafa gönül vermiş ve bu alanda kendini ispatlamaya çalışan-ispatlayan değerli fotoğrafçılarımıza yer vereceğiz. Bugünkü yazımızın konusu da fotoğrafçı Emrah Nihat Erel ile yaptığımız söyleşi. Kendisi HDR alanında öne çıkan bir isim. Sözü fazla uzatmadan röportajımıza geçelim.
Emrah Nihat Erel kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?

1983 Aralık İstanbul doğumluyum. İstanbul’da yaşıyorum. 2007 de Haliç Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı’nı bitirdikten sonra aynı üniversitede yüksek lisans eğitimimi Fotoğraf ve Video üzerine tezli olarak 2010 da tamamladım. Bölüm birincisi olarak mezun oldum. Tez Konum; Moda Fotoğrafında Kurgu üzerinedir. Çeşitli üniversitelerin fotoğrafçılık kulüplerini çalıştırdım ve halen eğitimler vermeye devam ediyorum. Ayrıca kurumlara çeşitli alanlarda fotoğraf hizmetleri sunuyorum. Bunların başında özel etkinlikler, sahne sanatları ve konsept çekimler geliyor.

Fotoğrafçılığa duyduğunuz ilginin sebebi nedir? Ne zamandır fotoğrafçılıkla ilgilisiniz?

Aslında bunun birkaç sebebi var. Babam yurt dışında yaşıyor. Çocukluğumdan beri yanına seyahat ederim. 98 senesinde bana filmli kompakt bir makine hediye etmişti. Yurt dışına yanına gittiğimde gözüme enteresan gelen ne varsa fotoğraflamaya başlamıştım. Hikaye de böylelikle başladı. Sonrasında liseyi bitirip üniversiteye girdiğimde, üniversitenin fotoğrafçılık kulübü yoktu, iş başa düştü kuralım dedik. Sağolsun bir hocam da bu işlere çok ilgiliydi, onun da el vermesi ile iyice üzerine düştüm. Dışarıdan da bir fotoğrafçı abim (şu anda Tayvan da fotoğrafçılık yapıyor; Yusuf Eroğlu) bana çok destek oldu. 



Herhangi bir eğitim aldınız mı? Bahseder misiniz?


Kendimden bahsederken de dediğim gibi, bu alanda yüksek lisansım var ki eğitim çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zira piyasada kendini ‘’Fotoğrafçı‘’ hatta ‘’Fotoğraf Sanatçısı’’ diye adlandıran bir sürü insan var. Boynuna makinayı takıp, bir yakınını fotoğraflayan kendine fotoğrafçı diyor. Fotoğrafçılık kareli gömleğini giyip, en üst düğmesini ilikleyip makineyi boynuna geçirmekle olmuyor. Konuya dönecek olursak, yurt dışında katıldığım workshoplar var bir de yüksek lisans eğitimimin dışında. Ayrıca internetten sürekli günceli takip ediyorum. Çok yararlı tutoriallar bulmak mümkün. 

Fotoğraflamayı sevdiğiniz, sizin için özel olan bir tür var mı? 

Ben kedilere bayılırım. Çok estetik hayvanlar. Kendilerince yaşıyorlar, inanılmaz özgürler. Kedi fotoğrafı çekerken de hep gülümserim. 



Biraz da HDR fotoğrafçılığı ele alalım. HDR nedir? Biraz açar mısınız?

Elbette. HDR’ın açılımı ile başlayalım isterseniz. HDR: High Dynamic Range yani Yüksek Dinamik Aralığında çekilen fotoğrafların İngilizcede ki kısaltması. Bu tekniği fotoğrafçılıkta uygulamak için birkaç farklı yol var. Bir kare Hdr elde etmek için minimum 3 kare fotoğraf çekmiş olmanız ve bu fotoğraflarının da pozlamalarını farklı farklı yapmış olmanız lazım. Sonrasında birde bu fotoğrafları birleştirmek için izlediğiniz yol var ki bu çok önemli. 

HDR fotoğrafçılığa ilginizin sebebi nedir? Neden HDR?

HDR Fotoğrafa ilgim 2010 da başladı. Tamamen kendi başıma öğrendim diyebilirim. O yıllarda şimdiki kadar bilgi yoktu sağda solda. Yurtdışına çıktığımda bu alanla ilgili bir iki kitap aldım hemen ve öğrenmeye başladım. Sonrasında da izlediğim tutoriallar ile pekiştirdim. Neden Hdr sorusuna gelince de, yine yurtdışında gördüğüm bir otobüs durağı reklamı sebep oldu. Reklamda Hdr tekniği ile çekilmiş bir fotoğraf kullanılmıştı. Zengin renk tonları HDR da ilgi odağıdır. Ayrıca bir konuyu HDR ile anlattığınızda, anlatım dilini uygun kompoze ederseniz oldukça etkili olur. Vurguların ve tonlamaların etkili olması HDR ın en önemli özelliği. 



İnternet alemi ve sosyal medyada bolca kalitesiz HDR fotoğrafları görüyoruz. İyi bir HDR fotoğraf için ne yapmak gerekir? 


Ne yazık ki ilerleyen teknoloji ve buna bağlı olarak her şeyin basit hale gelmesi (ki karşı değilim ama özensiz olması sadece can sıkıcı tarafı) bu alanda da bozulmalara sebep oldu. Ürettiğiniz ne olursa olsun, somutluktan sanallığa gittiğinde kendi yapısını muhafaza edemiyor. Örneğin akıllı telefonların kendi kamerası içinde HDR on off özelliği sunması gibi. Bunun için ayrıca sanal marketlerden cihazınıza uygun programlar da indirebiliyorsunuz. HDR çektiğinizi zannediyorsunuz. Bu alanla amatör olarak ilgilenen kimselere kendi çektiklerimi gösterdiğimde aslında çektikleri fotoğrafın basit renk doygunluğu ve kontrastı yoğunlaştırılmış bir fotoğraf olduğunu ve HDR denen asıl olgu ile uzaktan yakında alakası olmadığını görüyorlar. İyi HDR için buraya ilgili arkadaşlarında faydalanması için de madde madde sıralamak isterim; 

*Konunuzu seçin, çekim için konunuza en uygun gün zamanını bekleyin. 

*Doğru ekipman seçin. Ekipman kullanımı HDR da oldukça önemlidir bilhassa kaliteli bir tripod ve iyi bir gövde. 

*Minimum 3 kare farklı pozlandırılmış fotoğraf çekilmesi gereklidir. Bazı uygulayıcılar tek kare çekip photoshopta çektikleri o tek kare fotoğrafın +-ev ayarını değiştiriyorlar. Kesinlikle yanlış buluyorum. Ne kadar çok kareden elde ederseniz tonlarınız bir o kadar iyi olur. Ben genelde 9 ila 36 kare arasında çektiğim fotoğraflardan oluşturuyorum. Küçük bir tüyo vereyim; ISO ayarınız hep 100 de kullanacaksınız. 

*Son olarak bilgisayara aktarılıyor fotoğraflar ve işleniyor. Ben burada Photoshop'tan yararlanmıyorum! PhotomatixPro isimli programı kullanıyorum. Ama işini yüzde 50 si neredeyse bu oluşum arası. Sanatçı olarak son dokunuşu burada yapıyorsunuz. Dünyadaki HDR akımlarında tarz burada ortaya çıkıyor. Programın size sunduğu 30 a yakın farklı seçenek var ve bu seçeneklerinde belirli alt ayarları var. Ben çektiğim konuya göre dokunuşlar yapıyorum. Konunun diline uygun olarak. HDR dışında çektiğim fotoğraflarda Photoshop'tan ölçülü şekilde yararlandığımı belirtmek isterim. 



HDR fotoğrafçılık alanında takip ettiğiniz usta isimler var mı?

Sakın ukalalık olarak algılamayın ama yok. Bu alan dünyada yeni sayılır. Çok iyi işler var elbette bunlara da internet ortamında rastlamak mümkün oluyor elbette. Ama şu ismi kendime örnek alıyorum diyemiyorum. 


HDR fotoğrafçılıkla ilgili gerçekleştirmek istediğiniz projeniz var mı? Bahseder misiniz?

Elbette var. Üzerinde düşünüyorum şu aralar. Bunlardan biri ülkemizde ki eski ve turistik tarihi yapıların tamamını kataloglar nitelikte HDR çekimini yapmak. Çünkü HDR ile elde ettiğiniz detaylar inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Ancak bunun için sponsor desteği kaçınılmaz. Ayrıca 1-2 yıl içinde HDR fotoğraflardan oluşan bir sergi açmak istiyorum. Bunun dışında üretmek istediğim çeşitli fotoğraf projeleri de var aklımda ama bazen fikirlerim anlık değişiyor. Yaptığım şeyin kaliteli olması, detaycı bir kişiliğe sahip olduğum için önemli. İnsanlara bir şeyi göstermek için haklı nedenleriniz olmalı. Zamanın değerli olduğu bir çağda yaşıyoruz. 


Kullandığınız ekipmanlar nelerdir? HDR fotoğrafçılıkla ilgilenen arkadaşlara tavsiye etmek istediğiniz bir ekipman var mıdır? 

Kullandığım ekipmanlar şu şekilde;

Nikon D800 Gövde

Nikon 70-200mm f2.8

Nikon 50mm f1.4

Nikon 17-35mm f2.8

Sigma 10mm f2.8

Nikon SB900 Flash

Photomattix Remote

Yüksek Kapasiteli CF Hafıza kartları 32gb+32gb

Vanguard Alta 263AGH GunHead Profesyönel Tripod.

Bu ekipmanı taşımak için kullandığım çanta ise Lowepro.

HDR fotoğraf ile ilgilenen arkadaşlara tavsiyem öncelikle biraz araştırma yapsınlar, tekniğini düzgünce öğrenmeye çalışsınlar. Ekipman elbette önemli, tripod çok önemli hep söylüyorum, çünkü hareket etmemeniz gerekiyor HDR çekerken. Ama espri mahiyetinde söylediğim bir şey var; Atları jokeyler koştururlar. At ne kadar hızlı olursa olsun, ona yön veren üstündeki Jokeydir.



Sonlara doğru biraz da genel bir soru soralım. Sizce herkes, eğitim alan veya almayan, fotoğrafçı olabilir mi? İyi bir fotoğrafçının özellikleri nelerdir? 

Bu çok tartışmalı bir durum. Ben eğitimden yanayım. Yetenekli olmayı da kabul ediyorum elbette. Ülkemizde bir kurumdan eğitim almamış ancak kendi çabası ile bir yere gelmiş insanlar da var bu alanda ama eğitimli insan kendini daha iyi yönlendirebilecek kapasiteye ulaşıyor. Alaylılara lafım yok yani. Ama dediğim gibi eğitim önemli benim açımdan. Çünkü bir tartışma ortamında fikir beyan ettiğinizde bir akademik bilgiye dayalı konuşmak var bir de kulaktan dolma konuşmak var. 

İyi bir fotoğrafçının özelliklerine gelince bence şu özellikleri taşımalı;

*Gözlem yapamayan fotoğrafçı olamaz. 

*Fotoğrafçı pozitif olacak; mıymıy insandan fotoğrafçı olmaz. 

*Kendi ilkelerini korumak kaydı ile değişime açık olacak; değişime açık olmayan insanlar başarıyı elde edemezler. 

*Esinlenmek her sanat dalında olabilir ama bir yere kadar. Kendi tarzını bulmuş olması lazım. Fikir çalarak sanat yapılmaz, fotoğraf üretilmez. 

*Çevresini sürekli genişletmeli iyi bir fotoğrafçı. Görmek ve çekmek için kendine yeni alanlar yaratmalı. Sosyal olmalı. 


Son olarak takipçilerimiz size nereden ulaşabilir?

Web adresim: www.emrahnihaterel.com

Instagram: emrahnihaterel

Facebook: emrahnihaterel

Mail: emrahnihaterel@gmail.com

Bu güzel röportaj için çok teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.

Vaktinizi ayırıp benimle bu röportajı yaptığınız için Dr. Fotoğraf ailesine ben de çok teşekkür ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.